Değişim Yönetiminde İhmâl Edilen 2 Soru
Birey ve kurum bazında söz konusu “değişim” olduğunda konsantre olduğumuz çoğunlukla tek bir soru var:
“Değişmeli miyiz?” sorusu...
Ve bu sorunun cevabı “evet” olduğu için yola çıkılıyor çoğu zaman. İşte bu noktada temel bir sorunla karşılaşıyoruz. Kervan yolda dizilir zihniyetiyle 2 soruyu ihmâl ediyor ve başarısızlık ihtimalini artıyoruz.
Bu "değişmeli miyiz?" sorusunun odağında en temelde yer alan kavram “ihtiyaç”tır. Odağına ihtiyacı alan her teşebbüs refleks olarak yoluna çıkan her engeli mümkün olan en kısa sürede ortadan kaldırma ve bu ihtiyacı karşılama meğilindedir.
Bu noktada değişim ihtiyacına odaklanan bir liderin “susuzluk” yaşayan bireyden bu bağlamda farkı yoktur.
Engelleri ortadan kaldırmaya endekslenmiş bu tür inisiyatiflerin baş düşmanı “direnç”tir. Her yerde, herkeste ve her an yaşanan veya yaşanabilme ihtimali olan bu davranış kaynağını bulmak ve ortadan kaldırmak bu inisiyatiflerin saplantılı hedefi haline dönüşmüştür.
Oysa ki;
Kontrolden çıkan bir hızla değişen dünyada değişim liderlerinin konsantre olması gereken 2 hayati soru daha var:
Bunlardan ilki;
“Değişecek miyiz?” sorusudur.
Değişmeli miyiz? sorusunun odağında yer alan ihtiyaç kavramından farklı olarak bu sorunun odağındaki kavram “niyet”tir. Hedeflenen davranış kaynağı ise “direnç” yerine “cesaret”tir.
Değişim liderlerinin konsantre olması gereken bir diğer soru ise:
“Değişebilir miyiz?” sorusudur.
Bu sorunun odağında yer alan kavram ise “yetkinlik”tir. Hedeflenen davranış kaynağına gelecek olursak burada aramamız gereken “direnç” veya “cesaret” yerine “güven”dir.
Bu “güven” kimi zaman bireylerin ekip içinde veya organizasyonun genel iklimine duyulan güven olarak karşımıza çıkarken kimi zaman da kişinin kendisinde aradığı “özgüven” deseni olarak kendini gösterir.
Bu 3 soru ve bu soruların odağındaki 6 farklı kavram & davranış kaynağına odaklanmayan değişim girişimlerinin başarılı olabilme şanslarının çok düşük olduğunu bize akademik dünya ve iş dünyası her gün ispat etmeye devam ediyor.
